
Yaşanır. Hem de mis gibi yaşanır.
Kalkan öyle bir yer ki, bir kere geldiysen... dönünce aklın hep burada kalır. Denizi ayrı güzel, sokakları ayrı huzurlu. Havası tertemiz, insanı güler yüzlü. Üstelik kalabalık yok, gürültü yok, stres hiç yok.
Sabahları kuş sesleriyle uyanırsın.
Pencereyi açınca içeri denizin kokusu dolar.
Sokağa çıktığında begonviller sana eşlik eder.
Bir fırına uğrayıp sıcacık simidini alırsın, yürürken kimse acele etmez — çünkü burada zaman yavaş akar.
Kalkan, “biraz durayım, soluklanayım, kendime geleyim” diyen herkes için biçilmiş kaftan. Gözünün önünde masmavi bir deniz, arkanda yemyeşil tepeler… Ne zaman sıkılsan doğa var, yürüyüş var, gün batımı var. Her anın kendine has bir tadı var.
Laptop’unu al, güzel bir kahve yap, deniz manzaralı masaya otur. Hem çalışırsın, hem de ruhun dinlenir. Kalabalık plazalara, trafik çilesine elveda dersin.
Küçük, güvenli bir yer. Her şey elinin altında. Market var, eczane var, okul var. Bir şey olursa Kaş zaten dibinde. Üstelik burada çocuklar sokakta oynayabiliyor hâlâ, öyle düşün.
Küçük bir bahçe, birkaç fide, biraz sevgi... Domatesini, biberini kendin yetiştirirsin. Pazarları taptaze ürünler alırsın, komşunla reçel tarifi konuşursun. Hayat yavaş ama çok daha dolu burada.
Kalkan’da yaşanır.
Ama sadece yaşanmaz… sevilir, özlenir, bağ kurulur.
Bir sabah uyanır, “Ben buraya aitim galiba” dersin.
Kendinle baş başa kalmak istiyorsan, doğayla iç içe olmak istiyorsan, sade ama kaliteli bir hayat istiyorsan...
Evet, Kalkan tam da yaşanacak yer.